CHP İstanbul Milletvekili Fethi Açıkel, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Nüfusun kendini yenileme eşiği olan 2.1 seviyesinin altındayız. Açık söylüyorum bu Türkiye açısından varoluşsal bir tehdittir; felakettir” açıklamasını değerlendirdi. Açıkel, “TÜİK’in yayınladığı 2023 yılı doğum istatistikleri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu veriler üzerinden yaptığı açıklamalar, bizim uzun yıllardır dikkat çektiğimiz nüfus artış hızının yavaşlaması ve Türkiye nüfusunun yaşlanması sorununun kabulü anlamına gelmektedir. Türkiye’de bir nüfus kırım yaşanıyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunu itiraf etmiş oldu” dedi.
Fethi Açıkel, Türkiye’deki doğum hızı düşüşünü ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Nüfusun kendini yenileme eşiği olan 2.1 seviyesinin altındayız. Açık söylüyorum bu Türkiye açısından varoluşsal bir tehdittir; felakettir” açıklamasını değerlendirdi. Bu açıklamanın, ”Erdoğan’ın politikalarının Türkiye’de bir nüfus kırımına neden olduğunun itirafı olduğunu” ifade eden Açıkel, yaptığı yazılı açıklamada, şu görüşlere yer verdi:
”TÜİK’in yayınladığı 2023 yılı doğum istatistikleri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu veriler üzerinden yaptığı açıklamalar, bizim uzun yıllardır dikkat çektiğimiz nüfus artış hızının yavaşlaması ve Türkiye nüfusunun yaşlanması sorununun kabulü anlamına gelmektedir. Türkiye’de bir nüfus kırım yaşanıyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunu itiraf etmiş oldu. Bugüne kadar uyarıları dinlemeyen ve hamasi bir ‘üç çocuk yapma’ önerisi dışında somut sosyal politika adımları atmayan AKP iktidarı, soruna neden olan neo-liberal yıkım ve yoksullaştırma politikalarını gizlemek için konuyu kendi sığ ve geçiştirici ajandasına uygun bir zemine çekmeye çalışmaktadır. AKP, neoliberal olduğu kadar, ümmetçi nüfus inşası politikaları yoluyla, Cumhuriyetimizin ulusal refah devleti merkezli kalkınma ve sosyal dönüşüm politikasını terk ederek; eğitimli ve meslek sahibi genç vatandaşlarımızın yurtdışına göçünü adeta teşvik etmiş ve Türkiye’de kalan vatandaşlarımızı ise çocuk sahibi olamaz ve ailesini geçindiremez bir noktaya getirmiştir. Son 22 yılda, Türkiye’de nüfus kırıcı ve toplumsal yeniden üretimi imkansız hale getiren piyasacı ve Darwinist politikalar, AKP’nin özsel uygulamalarıdır.
“Sosyal devletin tasfiye edilmesi, nüfus artış hızının düşmesinin temel nedenidir”
AKP iktidarının politikaları, Türkiye’yi katma değersiz, kayıtdışı ve niteliksiz ucuz bir merdiven altı atölyeye dönüştürmeyi amaçlamakta; vahşi liberalizmin izinde, evrensel işçi hakları ve insan haklarına aykırı bir çalışma koşulları ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı emekçi sınıflarımıza, kontrolsüz ve düzensiz göçmen emeği ile rekabeti reva görmektedir. Türkiye’nin yüksek enflasyon girdabı ve hayat pahalılığı karşısında ücretlerin düşüklüğü, yaşanan barınma ve beslenme krizi, güvencesizlik ve gelecek kaygısı aile kurmayı güçleştirmekte ve çocuk sahibi olmayı ise neredeyse imkansızlaştırmaktadır. Eşler, kendi geçimlerini dahi sağlamakta zorlanırken, aileler çocuk yapamayacak duruma getirilmektedir. Türkiye’de sosyal devletin mevcut izlerinin dahi tasfiye edilmesi ve Cumhuriyetimizin birer kalkınma kaldıracı olan kurumların kapasitelerinin geriletilmesiyle; vatandaşlarımız, barınma, eğitim ve sağlık gibi temel anayasal haklarından dahi mahrum bırakılmıştır. Yaşanan yoksullaşma ve yıkım, AKP iktidarının, hem sosyal devleti, hem de ulus devleti hedef alan politikaların bir sonucudur.
“Aileler gelirlerinin büyük kısmını eğitim harcamlarına ayırmak zorunda”
Özellikle büyükşehirlerimizde kreşten başlayarak üniversite eğitimine kadar genişleyen özelleşme sonucunda; aileler gelirlerinin çok önemli bir kısmını eğitim harcamalarına ayırmak zorunda kalmakta ve bu yükü artık taşıyamamaktadır. Neredeyse çeyrek yüzyıldır, beton dökmekle ve inşaat yapmakla övünen AKP iktidarı, yanlış sınıfsal tercihleri ve yurttaş karşıtı politikaları yüzünden tarihimizde yaşanmamış bir barınma krizi yaratmış, ev sahipliği oranını düşürmüş, kiralar hane gelirleri üzerinde ciddi bir baskı oluşturur hale gelmiştir. Yabancılara kontrolsüz biçimde konut satışı yoluyla vatandaşlık dağıtılırken, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımız kendi ülkelerinde mülksüzleştirilmiştir. Mülksüzleşen ve ağır barınma krizi yaşayan genç vatandaşlarımızın, güçlü bir aile kurmaları artık mümkün olmamaktadır. Buna, şehirlerimizde yaşanan güvenlik krizleri, sokakları esir alan şiddet ve zorbalık, düzensiz göç dalgalarından kaynaklanan güvencesizlik iklimi de düşünüldüğünde, yaşanan krizin bir anda oluşmadığı görülmektedir.
“Genç aileleri yıkan, AKP iktidarının piyasacı politikaları oldu”
Bununla birlikte; araştırmaların da gösterdiği gibi sadece çocuk sahibi olma oranı değil, evlilik oranlarında da ciddi düşüş yaşanmaktadır. Evlilik yaşı hem erkekler, hem de kadınlar için ilerlemektedir. Eğitimlerini tamamladıktan sonra iş sahibi olamayan gençler, aile kurmak için adım atamamakta, birikim yapamamakta, evlilik ve sonrası masrafları karşılayamadıkları için evlenememektedir. Aile kurmayı ve aileleri genişletmeyi engelleyen ise, AKP’nin eşitsizlik ve yoksulluk arttıran ekonomik politikalarıdır. Nüfus artış hızındaki yavaşlamanın ve nüfusumuzun yaşlanmasının bugün olduğundan daha fazla önümüzdeki yıllarda daha büyük yıkımlar ve telafisi zor kayıplar yaratacağı açıktır. Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanı’nın, çarpıklıklara ve kendi sorumluluklarına değinmeden, nüfusun yaşlanmasını beklenmedik bir afet gibi ele alması değil, önümüzdeki yıllar içinde yıkıma uğratılan Türk aile bütçesinin, umutsuzluğa itilen genç çalışanların ve sosyal devlet mekanizmalarından mahrum bırakılan on milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının yaşadığı zorluklarla yüzleşmesi gerekmektedir. Bu yüzleşme yapılmadan sarf edilen sözler, yurttaşlarımızı sosyal ve demografik kırımdan geçiren politikaları değiştiremezler.”